SÜLEYMÂNİYE'DE BAYRAM SABAHI
Artarak gönlümün aydınlığı her sâniyede,
Bir mehâbetli sabâh oldu Süleymâniye'de.
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mâvileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Gecenin bitmeğe yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var! Ne mübârek, ne garib âlem bu!
Üç yıl aradan sonra ibadete açılan Süleymaniye Camisinde bir bayram namazı kılmak bize de nasip oldu. İlk kez bu kadar kapsamlı bir tadilat geçiren camiye 21 milyon TL harcandığı söylenmiş.
Ne kadar güzel anlatmış Yahya Kemal o bayram sabahını sanki bu bayram sabahını anlatır gibi…
Üstat şiirin son kısmında diyor ki;
Ulu mabedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Tanrıya, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervahı
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.
Çok şükür Tanrıya, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervahı
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.
Ben o ervahı göremedim ama Allah bilir belki de onun ruhu bizimle beraberdi. Allah’ın rahmeti üzerine olsun üstat…
Bayram için İstanbul’da bulunuyordum bir reklam panosunda Süleymaniye ‘de Bayram afişini görünce ilk aklıma gelen Yahya Kemal’in bu şiiriydi. Tadilatta olduğunu bile bilmediğim Koca Sinan’ın o muhteşem eserinde bir bayram namazı kılmak daha önce nasip olmamıştı. Kararımı verdim bayram sabahı Süleymaniye’de olacaktım. Devlet erkânın da orda olması ayrı bir tevafuk olacaktı.
Bu kasım ayı çok sıcak geçiyordu eskilerin dediği pastırma yazı falan değil, yenilerin dediği küresel ısınma tabiri daha uygun düşerdi bu günleri anlatmaya. 16 Kasım sabahı saat altıya çeyrek kala kalktım sünneti evde kılıp çıktım. Cerrahpaşa’dan Aksaray’daki Murat Paşa Camisine yürüdüm. Sabah namazını burada eda ettim. Üç saf vardık burada İmamın kıraati hoşuma gitti. Kâbe imamlarına benzettim sesini. Murat Paşa Camii H.876/m.1471 tarihinde Uzun Hasan’la yapılan Otlukbeli savaşında şehit olan Fatih Sultan Mehmet ‘ in vezirlerinden Has Murat Paşa tarafından kendi adına medrese, hamam ve imaretten oluşan bir külliye şeklinde yaptırılmış. Bu Camide merhum Özal’ın cenaze namazı kılınmıştı. Ben de kalabalığı uzaktan seyretmiştim. Sonra tekrar yürüyerek Süleymaniye ‘ye devam ettim. Giderken benimde okuduğum lise olan Vefa Lisesinden önünden geçtim. 22 yıl geçmiş aradan zamanın su gibi akıyor –hüsrandayız- farkında değiliz. Camiye yaklaştıkça araç ve insan kalabalığı artıyordu. Süleymaniye Kütüphanesini –bir zamanda buraya uğramak lazım- geçtikten sonra polis noktasından tek tek aranarak camiye ulaştık. İç kapıda bulunan görevliler içerde yer olmadığını söyleyerek insanları avlulara yönlendiriliyorlardı. Bende iç avluda bir yer aradım bir iki kişinin plastik bir hasır bulup getirmesiyle bende ondan nasiplenerek bir yere oturdum. Daha namaza bir saat olmasına rağmen camii dolmuştu. Hemen yer bulup oturduğum için tadilatın nasıl olduğunu göremedim. Dıştan bakıldığında pek tadilat olduğu anlaşılmıyordu, esas elden geçirmenin içerde olduğu muhakkaktı. Namazı yeni Diyanet İşleri Başkanlığına getirilen Mehmet Görmez kıldırdı. Namazdan sonra camiinin içini görmeye çalıştım kalabalık çoktu giremedim. Sonra dış avluya geçtim Başbakan Erdoğan’ı geçerken görürüm diye biraz bekledim. Daha sonra kararımı değiştirip camiinin içine girdim. Devlet erkânı sıraya dizilmiş vatandaşlarla bayramlaşıyorlardı. Uzun boyuyla o kalabalıkta ilk dikkati çeken başbakandı. Ben bu arada camiinin içini biraz gezdim tadilatın iyi yapıldığını söyleyebilirim. Bu tadilatla beraber Süleymaniye Camisi'nin 53 metre yüksekliğinde, 26,5 metre çapındaki ana kubbesini taşıyan dört fil ayağında tesadüfen yüzlerce yıllık olduğu tahmin edilen çiniler bulunmuş. Birde Caminin kubbesinde 15 santimetre ağız genişliğine sahip, 45 santimetre uzunluğunda simetrik halde dizilmiş 256 adet küp bulunmuş. Bu yüzden İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürü İbrahim Özekinci, “Süleymaniye Camii'nin akustiği gerçekten mükemmel. Simetrik halde dizilen bu küplerin içindeki hava boşlukları sayesinde akustiği sağlamış Mimar Sinan'' demiş. Caminin sekiz şiddetindeki depreme dayanıklı olduğu ortaya çıkmış. Caminin kubbelerinde küçük çatlakları sağlamlaştırmışlar. Projenin hat danışmanlığını yürüten Prof. Dr. Hüsrev Subaşı da 150 yıl önce ana kubbeye yazılan ayetin bir harfinin unutulduğunu gördüklerini söylemiş. Subaşı, Abdülfettah Efendi'nin en az 30 yazısını incelediklerini ve camideki yazıyı yazdığı zamanlardaki kompozisyonlarında yer alan ''h'' harfini elle aldıklarını ve bu harfi olması gereken yerine koyduklarını belirtmiş. Buda bana çok ilginç geldi. İçeriyi biraz dolaştıktan sonra Başbakanımızla bayramlaşmak için sıraya girmeye karar verdim. Minberin sağ tarafında insanlar toplanmış altındaki kemerden tek tek geçerek ancak bayramlaşmak mümkün oluyordu. On dakikalık bir uğraştan sonra kendimi Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın karşısında buldum onunla ve Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Hayati Yazıcı, Diyanet İşleri Başkanı ile bayramlaşarak oradan ayrıldım.
Benim için güzel bir tecrübe oldu bu bayram. Devletin başının vatandaşıyla bayramlaşması hoş bir olay. Erdoğan’ı da takdir etmek lazım binlerce kişiyle bayramlaşmak o kadar ayakta durmak herkesin harcı değildir sanırım. 2010 Kurban Bayramı Süleymaniye’de böyle başladı. Sözü üstatla bitirelim…
Bir neferdir bu zafer mâbedinin mimârı.
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabâh anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rü'yâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, imânı bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allâh’ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbir oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakarâtın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Hayri Rizevi
Hayri Rizevi